“20 OCAK” TRAJEDİSİ: AZERBAYCAN HALKININ ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

"20 OCAK" TRAJEDİSİ: AZERBAYCAN HALKININ ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ Doç.
“20 OCAK” TRAJEDİSİ: AZERBAYCAN HALKININ ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

“20 OCAK” TRAJEDİSİ: AZERBAYCAN HALKININ ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

 

Doç. Dr. Subhan TALIBLI,
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Doğu Araştırmaları
Enstitüsü’nün araştırmacısı,
“Guba Soykırımı Anıt Kompleksi” çalışanı

(1453 Kral Medya’ya özel olarak)

20 yüzyılın başlarından itibaren, yüzyılın sonuna kadar Azerbaycanlılar, Ermeniler ve onları destekleyen bölgesel ve uluslararası güçler tarafından etnik ve dini ayrımcılığa maruz kalmış, toprakları işgal edilmiştir. Azerbaycan Türkleri, tarihi vatanları olan topraklarından uzaklaştırılmış ve etnik temizlik ve soykırıma tabi tutulmuşlardır. Bu kanlı trajedilerden biri de yakın dönem Azerbaycan tarihinde “20 Ocak” olarak adlandırılan katliamdır. Bu trajedi, Azerbaycan halkı tarafından “Kanlı Ocak” ve “Kara Ocak” olarak da adlandırılmaktadır. 1985 yılında SSCB lideri Mihail Gorbaçov’un Karabağı Özerk Bölgesi’ni Azerbaycan SSC’nin kontrolünden çıkarma ve çeşitli yollarla Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne katma politikası, Azerbaycan’ın milli lideri Haydar Aliyev’e karşı düzenlenen bir iftira kampanyası ile başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin Azerbaycan halkına karşı yürüttüğü ayrımcılık politikası aslında daha ilk yıllarda Azerbaycan halkının milli bağımsızlığının ortadan kaldırılması ile başlamış, özellikle Stalin zamanında Azerbaycanlıların tarihi vatanları olan Erivan ve diğer Ermenistan’a verilen topraklarından tehcir edilmesi vb ayrımcı tutumlarla devam ettirilmişti. Gorbaçov’un iktidara geldiği 1980’li yılların ortalarından itibaren, yukarıda değinildiği gibi Karabağ’ın Ermenistan’a verilmek istenmesi ve o sırada Moskova’da Politbüro’da bulunan Haydar Aliyev’e karşı iftira kampanyası açılması gibi yöntemlerle yeniden güçlenmişti. Ancak Azerbaycan halkı bu oldu-bittilere göz yummamış ve Bakü başta olmak üzere çeşitli kentlerde düzenlediği protesto gösterileriyle Gorbaçov’un bu politikasına karşı sesini yükseltmeye başlamıştı. Sumgayıt ve Karabağ’da başlayan çatışmalar, 1988 yılından itibaren milli bağımsızlık hareketine güçlü bir ivme kazandırdı.
Ancak Moskova’nın Ermenilere sempati duymaya dayalı politikası, burada da kendini gösterdi. Erivan’da göstericiler Sovyet askerlerine saldırıp her türlü taşkınlığı yapmasına, Bakü başta olmak üzere çeşitli şehirlerde provokatif eylemlerle Azerbaycanlılara saldırıp, ortalığı yakıp yıkmaya başlamasına karşı sessiz kalmayı seçen Sovyetler Birliği, Azerbaycan’da bu yapılanlara itiraz için düzenlenen gösterileri kanlı şekilde bastırma poltikası yürüttü. Bu bağlamda Ocak 1990’ın ortalarında, SSCB Savunma ve İçişleri Bakanlıklarından ve diğer özel kuvvetlerden 66.000’den fazla asker ve subay Bakü’ye getirildi ve Bakü’nün Gala ve Nasosnu hava limanlarına (şimdiki Z. Tagiyev bölgesi), Cumhuriyet Stadyumuna ve Salyan bölgesindeki kışlaya yerleştirildi. Azerbaycan’a gönderilen SSCB ordu birliklerinin içinde Stavropol, Rostov ve Krasnodar’dan gönderilen Ermeni subay ve askerleri ile askeri okullarda okuyan Ermeni harbiyeliler de yer alıyordu.
15 Ocak 1990’da SSCB Yüksek Sovyeti Başkanı M. Gorbaçov, Karabağ ve diğer bazı bölgelerde olağanüstü hal ilan eden bir kararname imzalamıştı. Söz konusu kararnamenin 7. Maddesi, Azerbaycan SSC yetkililerini, Bakü ve Gence başta olmak üzere tüm yerleşim yerlerinde sokağa çıkma yasağı getirilmesi de dahil olmak üzere gerekli tüm önlemleri almaya çağırıyordu. Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti, 19 Ocak 1990 tarihli ve hiçbir yasal dayanağı olmayan 15 Ocak tarihli talimat üzerine, 19-20 Ocak gecesi Bakü’de olağanüstü hal ilan edilmesini öngören bir karar yayınladı. Her iki kararname, aslında Birlik Anlaşması’na aykırıydı ve bunların hayata geçirilmesi ile SSCB lideri M. Gorbaçov tarafından Birlik Anayasasının 119 ve Azerbaycan SSC Anayasasının 71. maddeleri ihlal edilmişti.

Açıklama yok.

19 Ocak’ta Sovyet Merkezi KGB’sinin “Alfa” grubu ve yerel KGB liderliğinin düzenlediği operasyonla Azerbaycan televizyonunun elektrik trafosu havaya uçuruldu. Bakü’de olağanüstü hal ilan edilmesinin amacı ortaya çıkmıştı. Amaç, düzenlenecek operasyon ve Kızıl Ordu birliklerin şehre girişi hakkında halkın bilgilendirmesinin önüne geçmekti. O gece Bakü’de 26 ayrı noktada kontrol ve barikat noktaları kuruldu. Salyan kışlası da dahil olmak üzere kentin 60 askeri birliğinin 34’ü ile irtibat kesildi. Bakü’yü işgal eden Sovyet birlikleri ilk olarak 19 Ocak saat 21.00’de Türkan-Gala tarafından şehre dahil oldu. “Bakü operasyonu” doğrudan SSCB Savunma Bakanı Dmitry Yazov, SSCB İçişleri Bakanı Vadim Bakatin ve SSCB Merkez KGB Başkan Yardımcısı Filip Babkov tarafından yönetiliyordu.

Ve Sovyet Kızıl Ordu birliklerinin Azerbaycan halkına karşı düzenlediği Kanlı Ocak katliamı başladı. Şehre girien Sovyet birliklerinin halka tank ve ağır silahlarla ateş açması sonucu 147 kişi hayatını kaybetti. 744 kişi yaralanırken, 841 kişi hukuka aykırı olarak tutuklanmış, bunların 112’si SSCB’nin farklı şehirlerine götürülerek, oradaki tutuklu kamplarını konulmuştur. Sovyet askerleri tarafından 200 ev, arasında ambulansların da olduğu 80 araç imha edilmiş, yanıcı mermilerle çıkarılan yangınlar sonucu çok sayıda kamu ve özel mülk tahrip olmuştur. Maddi kaybın ise o günkü rakamlarla 5.637.286 ruble tutarında olduğu tespit edilmiştir.

Neftçala 25 Ocak 1990 Trajedisi
Facia yalnız Bakü ile sınırlı kalmadı. Gösterilere karıştıkları iddiasıyla sivilleri yakalamak için Bakü’ye giren Kızıl Ordu birlikleri birkaç gün sonra güneye istikametine- Neftçala, Celilabad ve Lenkeran’a yöneldi. 25 ve 26 Ocak’ta Sovyet birlikleri bu bölgelerde yerel halka ateş açmaya, masum insanları tutuklayıp, işkence etmeye başladı. Neftçala trajedisi, 25 Ocak saat 18:30’da başladı. Olaylarda 2 kişi hayatını kaybetti, 10’u ağır 30 kişi de yaralandı. Ancak, Azerbaycan’ın kahraman evlatları ağır silahlarla kendilerine saldıran Kızıl Ordu askerlerine direndiler ve pek çok kahramanlığa imza attılar. Ocak 1990’da Bakü başta olmak üzere ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşanan olaylarda yüksek fedakarlık, cesaret ve direnç gösteren bir grup Azerbaycanlı’ya bağımsızlıktan sonra Azerbaycan Devleti tarafından “Özgürlük Savaşçısı” fahri unvanı verildi. Neftçala’da bu onura layık görülenler arasında babam Alakbar Talibov da dahil olmak üzere on iki kişi bulunuyordu.

26 Ocak 1990 Lenkeran Trajedisi
Ocak ayının kanlı günlerinde Azerbaycan halkının özgürlük mücadelesinde şehitlik mertebesine ulaşanların 11’i Lenkeranlı idi. Bunlardan 5’i, 19-20 gecesi Bakü sokaklarında Sovyet ordusunun silahlı saldırısının kurbanlarıydı.
26 Ocak’ta ise Lenkeran’ın Haftoni ormanında Rus paraşütçüler tarafından altı kişi vahşice öldürüldü, 11 kişi yaralandı ve 46 kişi tutuklandı. O zamanlar sadece başkentte değil, tüm ülkede Sovyet emperyal sömürgeciliğine karşı protesto gösterileri düzenlenmişti. Azerbaycan’ın güney bölgesinde de durum gergindi. Özgürlük ve bağımsızlık isteyenler ayağa kalkmıştı. Celilabad ve Astara’daki sınır kontrol noktaları imha edilmişti. Sovyet birliklerinin askeri teçhizatı orada da kan dökmeye hazırdı. Hain planlarını Bakü’de “başarıyla” gerçekleştiren Kızıl Ordu müfrezeleri, bu amaçla önce Neftçala’ya gitmiş, özgürlük taleplerini kana boyamışlardı.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nde her yıl 20 Ocak günü resmi yas günü olarak anılır. 20 Ocak günlerinde Azerbaycan halkı, kendilerinin özgür ve bağımsızlığı için can veren şehitleri ziyaret etmek için tüm şehir ve bölgelerden Bakü’ye akın ederler. Azerbaycan’da Kanlı Ocak 1990 olaylarından sonra karanfiller, yas çiçeği olarak adlandırılır olmuştur. 20 Ocak trajedisiyle ilgili olarak, Azerbaycan halkının milli lideri Haydar Aliyev’in girişimi ve talimatıyla 29 Mart 1994’te Azerbaycan Parlamentosu 20 Ocak 1990 tarihini unutturmayacak bir karar kabul etti. Aliyev, 20 Ocak trajedisinin unutulmaması için siyasi ve yasal tüm önlemleri aldı.
5 Ağustos 1998’de de Bakü’de Kara Ocak ve Karabağ savaşlarında şehit düşenlerin defnedildiği mezarlığa “Ebedi Meşale Anıtı” kompleksinin dikilmesi emri verdi. Katliamda hayatlarını kaybeden 147 kişinin ad ve soyadları bu kompleksin duvarlarına altın harflerle kazındı. Şehitler Hıyabanı’nda bulunan bu anıt, 8 köşeli bir yıldız üzerinde duran altın cam kubbeli bir türbeden oluşmaktadır. Türbenin duvarlarını süsleyen zarif ağ, anıtsal yapıya bir sükunet ve şeffaflık kazandırmaktadır.

2007 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in emriyle Şehitler Hıyabanı’nın yeniden inşası sırasında Ebedi Meşale Anıtı’nın sütunları yükseltildi ve anıttaki sekizgen yıldız ve sekizgen aynanın gözenekleri altın ile süslendi. Sadece Bakü, Neftçala ve Lenkeran’da değil, Azerbaycan’ın tüm şehir ve bölgelerinde hem 20 Ocak, hem Hocalı ve hem de Karabağ savaşı şehitlerine adanmış Şehitler Hiyabanı vardır. Böylece Gorbaçov yönetimindeki SSCB’nin Azerbaycanlıları ezmek için planladıkları Bakü katliamı, düşünülenin tam tersi bir sonuç verdi. Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık ve özgürlük azmini daha da biledi yeniden dirilişinin kilometre taşlarından biri oldu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanı İlham Aliyev, Şuşa’nın kurtarıldığını Şehitler Hiyabanı’ndan duyurmasının tesadüf olmadığını söyledi. “Bu tesadüfi değil. Bugün bir kez daha şehitlerimizin ruhları önünde eğiliyor ve bugün şehitlerimizin kanlarının yerde kalmadığını ilan ediyorum. Ermeni vahşeti kurbanlarının, Hocalı kurbanlarının kanı yerde kalmıyor. İntikamımızı savaş alanında aldık.”

 

Ülker Piriyeva/Azerbaycan

Son Güncelleme: 16 Ocak 2024